EdebiyatKitapÖyküRöportaj & SöyleşiTarihYazarlar

Korkunun Edebiyatı mı Olur? Son Gulyabani “Mehmet Berk Yaltırık”

Korku edebiyatına sağladığı katkılar sadece yazdığı romanlarla sınırlı değil; aynı zamanda bir tarihçi olarak araştırarak gün yüzüne çıkardığı hikayelerle de büyük bir değere sahip. Tarihçi ve yazar Mehmet Berk Yaltırık, Kent okurları için özel olarak gerçekleştirdiğimiz söyleşide bizlere eşlik eden yazarlardan biri. Mehmet’i yıllar önce Edirne’nin tarihi sokaklarında haber peşinde koştuğum, kendisinin de üniversite öğrencisi olduğu yıllardan tanıyorum. O zamanlar etrafına topladığı korku meraklılarına Anadolu’da yüzyıllardır anlatılan ve yüreklere korku salan hikayeleri anlatırken hatırlıyorum. Arada sırada ben de anlattığı hikayeleri dinler, uykusuz geçen gecelerde kendi hayal dünyamda o korku dolu anları yaşarım. Lafı fazla uzatmadan kendisini tanımayan okurlarımız için sormak istiyorum; Mehmet Berk Yaltırık kimdir?

Mesleki açıdan tarihçi, meşgale açısından yazar. Tarihi korku-fantastik öyküler, romanlar yazmayı, rol yapma oyunları oynayıp oynatmayı seviyorum. Yaklaşık 15 yıldır basılı ve internet mecralarında çeşitli öyküler yazıyorum, seçkilere katılıyorum, İthaki Yayınları’ndan çıkan müstakil olarak yazdığım romanlar ve novellalar da var. Arada da YouTube’da yayınlar yapıyorum fırsat buldukça.

Korku hikayeleri anlatmaya nasıl başladın?

Çocukluğumdan beri ilgim vardı. Doksanlı yıllarda hafta sonu korku filmi kuşaklarının, paranormal şov temalı tv programlarının revaçta olduğu dönemde geçti. Kendimi bildim bileli, korku anlatılarını dinlemeye de, dinledikten sonra başkalarına aktarmaya da ilgim vardı. Üniversite akabinde düzenli yazmaya başladığım dönemde, öyküler yazmak kadar hikaye anlatmayı da sevdiğim için bu temaların üzerine gittim.

Vampirler, oburlar, gulyabaniler ve benim aklıma gelmeyen niceleri. Bu varlıklar nasıl doğuyor?

Kısmen insanların hikayelere, mitlere duyduğu ihtiyaçtan, kısmen de uyarı mahiyetinde kültürel aktarım nesnesi olmalarından. Hikayeleştirdiğiniz anda o mekânı, o varlığı daha özel kılıyorsunuz. Sapa bir mezarlığa, kör kuyuya, insanların çok yaklaşmasını istemedikleri yerlere dair korku hikayeleri uydurmak, ikazlardan daha tesirli oluyor. Sonrasında bir de bakıyorsunuz bunlar zaman içerisinde mitleşmiş, kendi “lore”u, “irfan”ı oluşmuş. Ağızdan ağıza dolanan “memorat” dediğimiz anlatıların, söylencelerin kaynağına dönüşmüşler.

Bugüne kadar muhakkak birbirinden farklı sayısız hikâye duymuşsundur. Okurlarımız için ilgi çekici bir korku hikayesi anlatmanı istesem?

Buradan pek tesirli olmaz ama bu tür hikayeleri merak eden okurlar YouTube kanalım “Son Gulyabani”ye göz atabilirler. https://www.youtube.com/c/SonGulyabani

Mesela Amerika’da, Uzakdoğu’da veya Avrupa’da anlatılan korku hikayeleri ile Anadolu’da anlatılanlar arasındaki en temel farklar nelerdir?

İsmet Zeki Eyüboğlu’nun “Anadolu Büyüleri” ile ilgili bir derlemesini okurken, enteresan bir anekdot okumuştum. Bir eve korunma amacıyla bekçi cinlerin yerleştirilmesini sağlayan bir muska. İnanışa göre o evden insanlar taşındıktan sonra cinler evi korumaya devam ettiğinden tekinsiz ev olarak mimlenmiş bu yerlerin, söz konusu muskalar yüzünden bu halde olduğu söyleniyormuş. Bu halk inanışına güncel bir memoratta (anlatı) rastlayınca epey ilginç bulmuştum. Bir aile, bir ilçede eve taşınıyor. Sürekli rahatsız edildiklerini söylüyorlar. Evi kontrol etmesi için getirilen bir adam, eşiğe gömülü bir muska bularak ev için eski dönemde yapılmış bir koruyucu olduğunu söylüyor, aile rahatlıyor. Motifler çıktıkları bölgenin kültürünü, tarihini, sosyal yaşantıyı yansıtabiliyor. Anadolu’da anlatılan “cin düğünü” memoratlarında cinlerin davul zurna ile düğün ederken, Karadeniz tarafında cinlerin horona durdukları anlatılabiliyor.

Kitapların hakkında konuşalım. Uzun süredir takipçinim ve şu ana kadar 7 kitabının yayımlandığını biliyorum. Bu kitaplar arasından okurlarımıza önerebileceğin, özellikle korku edebiyatına geçiş niteliği taşıyan bir kitap var mı? Biraz bilgi verebilir misin?

-Türkiye’de günümüzde en yoğun anlatılar cinlerle ilgili olduğundan, bu temada yazdığım “Karanlığın Şahidesi” romanını tavsiye edebilirim.

Eskişehir’e geldiğinde bir korku gecesi yapabilir miyiz?

Olur tabi. Eskişehir’de podcastlerini severek takip ettiğim, folklordaki korku anlatıları ve şehir efsaneleri üzerine yayın yapan bir ekip var “Kat 3 Daire 5” adıyla, o vesileyle bir araya geliriz. Oradan irtibatlaştığım okurlar da var.

Yazar, Tarihçi ve Son Gulyabani, Mehmet Berk Yaltırık ile çok güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Kendisi ile iletişim kurmak isterseniz tüm bilgileri ekledim.

Blog: http://songulyabanininyeri.blogspot.com.tr/ 

Mail: mehmetberkyaltirik@gmail.com

Twitter: https://twitter.com/SonGulyabani

Instagram: https://www.instagram.com/mehmetberkyaltirik/

Discord: https://discord.gg/wVgYd4m

Youtube: http://www.youtube.com/c/SonGulyabani

Kent Dergi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin