İnsanın Zihnindeki Karakterlerle Yaşaması Çok Zor.
Öncelikle edebiyatla ilişkinizi öğrenmek isterim. Genelde net olmamakla birlikte herkesi edebiyata iten bir olay veya süreç yaşanıyor, sizin süreciniz nasıl başladı?
Diskeksi rahatsızlığım olduğunu daha 5 sene önce öğrenmiş biri için yazı yazmak ve okumak ne kadar zordur tahmin edemezsiniz. O yüzden hep kaçtım okumaktan ve yazmaktan. 19 yaşımda düzenli kitap okumaya başladım. Yazmak ise hala o dönem için bile korkunç geliyordu. Çok küçük yaşlardan beri zihnimde hikaye karakterleri yaratıp onları istediğim dünyalarda yaşatırdım. Bu engel olunamaz bir serüvendi benim için. Okumaya başladıktan sonra aslında hikaye karakterlerimin özel olduğunu fark ettim. Kurguladığım dünyaları kimseyle paylaşmamıştım bu kitaba kadar. Geçen sene ise daha fazla dayanamadım. İnsanın zihninde bu karakterlerle yaşaması çok zor. Onları kalemime ve kitabıma hapsetmek istedim. Biraz olsun iyi olmak istedim. Böylelikle ilk kalemi elime aldığımda elim titredi. Sonrada bir daha bırakamadım zaten. Yaşamak için yaşatmak diyorum yazı yazmaya. Suzan yaşamına devam etmek için, onlara can verdi. Böylelikle yazı hayatına başlamış oldum.
Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? Neden KYD?
Yekta’nın hikayesi çok önceden hazırdı aslında. Sadece zamana ve kurgulamaya ihtiyacım vardı. 8 ayımı aldı bu süreç. Başta yazarken bastırma gibi bir düşüncem yoktu. İş yerinde yazdım kitabın tamamını. O dönem bilgisayarım yoktu. Mesai saatinde, sonrasında hep iş yerinde kalıp, yazdım. İnsanlar ne yaptığımı anlamadı başta sonra merak ettiler. Çoğu iş arkadaşım “senin zihninden çıkacak olanları merak ediyoruz” dedikten sonra kitap olarak bastırmaya karar verdim. O dönem araştırma yaparken KDY yayınlarına denk geldim. Çalışmak istediğim kitap yayınevleri uzun zamandır kitap okumaları kabul etmediği için hikayemi kimseye göndermedim. Kazanç elde etmek gibi bir gayem olmadığı için sundukları imkanlar mantıklı geldi ve KDY ile çalışmaya karar verdim.
Kitap Yurdu Doğrudan Yayıncılığın sizi zorlayan tarafı neydi? Kitap yayınlatmak isteyenlere önerir misiniz?
KDY bana herhangi bir zorluk çıkarmadı fakat bir dahakine bir ajansla çalışmak yerine kendi imkanlarımla kitap çıkarmayı tercih ederim.
Kitabınızın ismini merak ediyorum. Neden “YEK”?
Karakterimin ismi Yekta. Yekta’nın sözlük anlamı; bir eşi daha olmayan, eşi olmayan, eşi bulunmayan, eşsiz, biricik, tek. Yek; tek anlamına geliyordu. Böbürlenme olarak düşülmesini istemem ama ben yarattığım hikayenin özgünlüğüne çok inanıyorum. O yüzden Yek/Tek olarak kitap adını belirledim. Eşi, benzeri olmadığına inanıyorum.
Konusu tam olarak ne, bir çeşit otobiyografi diyebilir miyiz?
Otobiyografi tanımı tam yazdığım hikaye ile özdeşleşmiyor. Okura açık kapı bırakmak istiyorum. Tamamen kurmaca bir hikaye diyemem ama okur hangisini ile okumak isterse bu kabulüm. Yekta’nın hayatımda ki yeri tartışılmaz ama Yekta bir Suzan değil. Eğer öyle olsaydı kitabı bir kaç günde yazmış olurdum.
Kitap ve edebiyat dışında neler yapıyorsunuz?
Kitap ve edebiyat dışında beni ifade eden tanımlar var. Kendimi tek bir kelime ile ifade edebilen ve onu doldurmak için uğraş verebilecek biri olamadım. Birinin kızı, birinin sevgilisi, bir kitap yazarı, bir gezgin veya eğlenceli biri olarak kendimi tarif etmem çok zor. Hayatım bu tanımların çok ötesinde. Hepsinin toplamı ve çıkarılmasından ibaret. Hiç biri ya da hepsi olmayı seviyorum. İyi bir okurum diyemem, iyi bir yazarım diyemem. Ama elimden geldiğince sevdiğim şeyleri rutine işliyorum. Motor seyahatlerine çıkıyorum, ilgimi çeken tiyatro oyunları izliyorum, kazanılmış ailemle vakit geçiriyorum. Bir köpeğim var onunla vakit geçiriyorum. Yalnız yaşayan, tek başına her zaman gittiği bar taburesine oturan, rutinleri seven ama bazen de bildiği dünyadan sıkılan birisiyim. Dediğim gibi bazen hepsi, bazen hiç biriyim.
Son olarak kitabınız “YEK” hayata bakışınız hakkında okurlarınıza bir fikir verecektir ama siz özetleyecek olsanız Suzan’ın hayata bakışını?
Suzan gerçekten tanıdığım en güçlü insanlardan biri. Beni yıkan dış güçler değil mesela. Ben zihnimin oyunlarına yenik düştüğümde yıkılırım. Ağlamayı pasiflik olarak gören biriyken ağlamaktan kormayan birine dönüştüm. Dış seslerin çok ötesinde bir iç sesim var. İçimdeki kadın, çocuk, yetişkin her kimse o an, onu dinlerim. Başım çok ağrıdı verdiğim kararlardan. Güçlü olmanın altında ezildiğim onlarca günüm oldu. Kendim olmaktan vazgeçtiğim gün öldüğüm gün olacak. Sürekli olarak ” asla yapmam” dediği kuralları çiğneyen biri Suzan. Oluru, olmazı kendim belirliyorum. Tek bir doğrultuda yolculuk yapamaz yelkenli. Rota bellidir, denizin koşulları, hava durumu, yelkenli içindeki olumsuz koşullar hepsi bellidir aslında. Ama bir fırtınanın senin yönünü değiştirdiğinde aldığın şekilden ibaret hayat. Elbette kuralları, prensipleri ve rotası olan biriyim. Beni güçlü kılan şey önüme çıkan sürprizlerle, engellerle başedebiliyor olmam. Söylenmek, yakınmak Suzan’a göre değil. Çare ararım, çıkmaya çalışırım. Çünkü “yek” bir canım var. Kıymeti ben de saklı.